16 Kasım 2021 Salı

"KONUŞ-ELE VER-KURTUL!" YETMEZ ! "DİZ ÇÖKÜN-BOYUN EĞİN..."

"KONUŞ-ELE VER-KURTUL"  YETMEZ!  "DİZ ÇÖKÜN-BOYUN EĞİN..."

15 Kasım 2015... Dachau.

Ölçüleri insan boyunu geçmeyen kuytuluğun taş zemininde, duvarlarında olası insan izlerini seçmeye çalışırken yakalar kendini. Bedeninde bir tuhaf soğukluk, kulaklarında uğultular... Belli belirsiz işittiği konuşmaların ve ardısıra insan çığlıklarının ayırtına varmaya çalışır.  Sırtından beline doğru ilerleyen örümcekli, sıradışı bir ürperti. Yaşamında ilk kez, damarlarındaki ılık sıvı içini, yüreğini üşütmektedir.

Orası, insanlığın en büyük dayanıklılık deneyinden ve onur sınavından geçtiği Dachau Toplama Kampı'dır. O ana dek hiç düşünmediği, asla tasarlamadığı şu sözcükleri mırıldanır:

"Hey, benim sınıfımın yoldaşı Alman meslektaşım! Benim bir an önce buradan kendimi dışarı, günışığına atma duygusundan utandığım bu yerde mi, senin üç yıl boyunca kanını emip, sana kendi kanını içirdiler? Seninle bir marangoz atölyesinde tanışıp, birlikte aynı talaşın çam kokusunu içimize çekseydik! Ne vardı?  Sana diz çöktürüp boyun eğdiremediler. Şimdi ben senin çilehanende diz çöküp, sana boyun eğiyorum."

.  .  .

Kasım 1939... Münih. 

Johann Elser... Marangoz. Ağaç İşçileri Sendikası üyesi. Avrupa'yı kana boğacak vahşetin yaklaşmakta olduğunu gören bir sosyalist olduğundan, Hitler'in bir an önce durdurulması gerektiğini düşünüyordu. Planı Adolf faşistinin Münih'te, kalabalık kitlesi önünde konuşma yapacağı binaya patlayıcı düzeneği yerleştirmekti.

Ne var ki, yaklaşmakta olan felaketi görüp insanlık adına mutlaka önlenmesini düşünen Elser, insanlık celladının büyük patlamadan dakikalar önce, o binadan ayrılabileceğini düşünmemiş, düşünememişti. Fazla kaçamaz; İsviçre sınırında yakalanır.

Dachau...Vicdanı henüz kurumamış insanlara, sözcüğün gerçek anlamı ile dehşet duygusunu yaşatan ve şimdiki dünyanın en sarsıcı, en soğuk, en büyük yaşayan/yaşatan açık hava müzesi.  Johann Elser, özel hücresinde ömrünün son üç yılını geçirir. Üç yılın her gününün her saatinde eziyet/işkence ederler. Kan kustururlar. O, faşizmin ne menem bir insanlık suçu, bir cehennem makinesi olduğunun bilincinde hep umutlu ve dimdiktir.  Sıkı bir komünist, tepeden tırnağa ülke ve insan sevdalısı bir yurtsever olduğundan oradan kurtulacağına olan inancını yitirmeden direnir. Asla diz çökmez, boyun eğmez. 

.  .  .

9 Nisan 1945. Dachau.

Büyük insanlığın büyük insanı... Kendisini özgürlüğe, günışığına kavuşturacak Sovyet askeri Sergey'in hücresinin ağaç kapısını dipçiği ile kırıp parçalamasına günler kala, Gestapo kurşunlarıyla kafatası parçalanır.

.  .  .

Yıl 2021. Kurak ve kıraç kasımın acılı ve hüzünlü günleri.

Sadece yaban ellerin cellatlarına özgü değildir;  ağızlardan salyalar akıtılırken "ver", "söyle kurtul" biçiminde söylenen yanıltıcı, yalan şarkı... Güfte aynı. Farklı bestelerle ülkemiz topraklarında da söylenegelmiştir. Yalan dizeler Köroğlu'na da, Kaypakkaya'ya da söylenmiş, Pir Sultan'ın, Bedrettin'in yüzüne de okunmuştur. 

.  .  .

15 Kasım 2021. 

Şimdi. An itibari ile karanlığın cüceleri... Emekçi halka. Giderek... Hiçbir yaşam seçeneği bırakmadan savurduğu tarihsel meydan okumanın söylemi daha pervasız. Artık "ver kurtul" demiyor; "diz çökün" diyor, "boyun eğeceksiniz".

Şimdi. Sevgili ülkemin Anadolu sahnesinde sadece zindan prensi, karanlığın cücesi mi var?  Sahnenin Edirne'sinde, Rize'sinde, İzmir'inde, Urfa'sında köylü Memet'i, balıkçı Ali'si, işçi Mustafa'sı ve de ırgat Şehmus'u da var. 

Onlar da tarihsel rollerini oynuyorlar, oynayacaklar.

Bakın, tel boyundan köylü Memet, gözünü karartmış bağırıyor: "Öyle mi alay komutanı? Sen öyle san! Öyle yok! Öyle yok!"

Uşak'lı çiftçi Rıdvan, İzmir'in Bornova Meydanı'nda öfkeli:  "İneğimi sattırdınız, traktörüme el koydunuz. Artık bir araya gelelim. Kurtulalım!"

.  .  .

Onlar pervasız tehditlerini bir adım öteye götürebiliyorlar. Bizler, onurlu insanlar, öznel koşullarımız gereği tutumumuzda, duruşumuzda bir adım gidemiyoruz. En azından aynı kararlılık, aynı direnme çizgisinde, asla diz çökmeme ve dahi boyun eğmeme noktasındayız.  Bu durum, ilk bakışta SBF'li Mahir ağabeyin deyişiyle "elde olanı koruma" mevzisi gibi görünüyor olsa da!?  Öyle değil. Siyaset ve toplum biliminden biliyoruz ki, en uzun, en zor, en engebeli yürüyüşler bir küçük, ama kararlı adımla başlar.

Demirci Arif Usta, 15 Kasım 2021, Bürgerbraukeller-Dachau.