25 Ağustos 2017 Cuma

ARİF USTA’DAN ŞANTİYECİ MEHMET YILDIZ’A ( 1 )

İNCE MEMED’İN YASINI EŞKİYALAR TUTSUN…

Bu gün sana ısrarla sarılan ellerimizi bırakışının ikinci günü…

Abartısız,  seni tanıyan/tanımış olan insanların göğüslerinin sol yanında bıraktığın derin yaranın dayanılması güç sızısı daha çok yeni.  Bundan tam bir yıl önce klasik matematik işleminin çok ötesinde, ‘iki kere iki… elde var hüzün’ işlemini yaparken nasıl aynı masayı yumruklamış,  nasıl da aynı telden çalmış, söyleşmiştik…  O gün yine kahreden bir hastane yatağına çivilenmiştin. Ne var ki, her zaman olduğu gibi yine dirençliydin. Ve o güne dek hiç görmediğim biçimde, insanı şaşırtacak ölçüde kararlıydın.   

Hatta ziyaret bitiminde, onca karşı çıkmalarıma karşın beyaz yatağından kalkmış, tıpkı bir grev gözcüsünün ciddiliği ile karşımda dikilivermiştin.  Koğuşun ortalık yerinde, ayakta, birbirimizi kucaklayarak vedalaşmamız alışılmışın dışında biraz zaman almıştı. Kaçarcasına hızlanırken, belki de ilk kez ne gözlerine ne de arkama bakamamış;  ardım sıra, az önce aynı bestenin aynı sözlerle söylenmiş ezik tınısını bırakmıştım.

*  *  *  

Şimdi arkamıza baktığımızda ağrılara ve beden bağışıklığının çöküşüne direnilmiş, -asla umutsuz değil- kederli mi kederli bir koca yıl görülüyor. Tüm ısrarlarımıza ve dahi yakarışlarımıza karşın, bizi bu ülkenin tekinsiz/uğursuz günlerde bir başımıza bırakışının ikinci günü.  

Gelecek yıl bu günlerde, yine akıp giden hüzünlü ‘bir koca yıl’dan söz edeceğiz. Ve kurulu düzenin vahşiliğine ve de haydutlarına meydan okurcasına çekip giden bulunmaz, güzel insanlardan…

*  *  *  
Muhtemelen sevgili ülkemin alacakaranlık yazgısında ve birçoğumuzun yaşamında -öyle yüz güldüren-  kayda değer, pek de değişen bir şey olmayacak.  Çok yakından tanığı olduğun yakın çevremizdeki insanların arasında her daim varlığını korumuş  “cüzdanla vicdan arasında sıkışmışlık” garabeti yine kendisini anbean hissettirecek.    

Anlayacağın kanama, kahroluş, kederleniş ikinci günde de sürüyor…

Sana sesimi duyurmaya çalıştığım -son çabam kulağına fısıldadığım o beş dakikalık ziyaret dakikalarında idi-  bu ilk yazı dilinde, umut yeşertecek yeni bir şey, yeni bir gelişme ne yazık ki yok. Bu günden öte düşüncem,  naçizane amacım bundan böyle umut veren vermeyen her yeni haberi, seninde içinde olduğuna inandığım bitimsiz ve dipsiz karanlıkla paylaşabilmek.

Ant olsun ki güzel, aydınlık haberleri umutsuz karanlıklardan bir bir arayıp, bulup, çıkaracağız. Bu eşitlik, kardeşlik, hak, adalet müjdelerini aydınlık ve gülen yüzlerle, pırıl pırıl günlerde, ışıl ışıl umutlarla paylaşacağız.  

Sana ulaşmaya çalıştığım bu ilk yazı dilinde şimdilik bu kadar ‘Ilgın’lı dostum. Yakın zamanda dertleşmek, renkli/çiçekli gündemlerde buluşmak dileği ile hoşça kal. 


Şantiye’den Arif USTA, 25.08.2017, Ilıksu Sıcakdere Mevki.