DEMİRCİ ARİF USTA’DAN ŞANTİYECİ MEHMET YILDIZ’A ( 2 )
Sana ısrarla, inatla sarılan ellerimizi yumuşacık
bırakışının ve ardından her birimizi öksüz bir çocuğun dünyalarına bırakışının
üzerinden elli altı gün geçti bile… Sıcağı sıcağına, o günlerde sana ilk
seslenişimdeki “renkli/çiçekli gündemlerde buluşmak” dileği meğer ne iyimser
bir dilekmiş!..
Kapkara dipsiz bir boşluk, işgücünü/kafa gücünü
satarak geçinmeye çalışanlar, bilim ve düşün insanları başta olmak üzere
toplumun tüm değer birikimlerini, tüm üretim varlıklarını tüketmeye devam
ediyor. Ortalık vıcık vıcık yolsuzluk,
adaletsizlik… İşsizlik, yoksulluk, her cinsten her sınıftan cinayetler bir o
kadar…
Ne ki, geçmişten bu günkü alacakaranlığımıza ışık
tutan, yürüdüğümüz zorlu yolları kolay kılan, içimizi ısıtan tarihler, olaylar,
anılar da yok değil.
Kimi pembe tablo ressamlarının, kimi yüzsüzlerin
keyfini kaçıracak olsa da (Umarım kaçırır…) “Ekim 1917” tarihinin üzerinden yüz
yıl, “18 Ekim 1967”den günümüze de elli yıl geçmesine karşın, şimdilerde işini
aşını, sağlık, eğitim, barınma ve de gelecek hakkını isteyen insanlara yapılanlara/
yaşatılanlara inat, her iki tarih de umutlarımızı tazeliyor.
Tam yüzyıl önce, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler
Birliği adı altında toplanan on altı kuzey ülkesinde cehaleti, işsizliği, yoksulluğu
dize getirecek, tüm zamanların hiçbir kapitalist ülkesinde gerçekleştirilemeyen “eşit ve adil yurttaşlık” temelinde eğitimli-sağlıklı-birikimli bir halkı, bir
sanat ve bilim toplumunu yaratacak olan bir devrim yapılmıştı.
Sevgili Mehmet, o yıllarda biz henüz hayatta
yoktuk; ancak o günleri yaşayanlar,
dünyada ilk kez, "eşit vatandaşlığın" beslenmeyi, eğitimi, insanca yaşamayı hak
eden bir halkın içinde nasıl yeşertildiğini, her çalışanın yılda en az bir ay
tatil yapışını, sekiz saatlik adil çalışmanın uygulanışını, ilerleyen yıllarda iş
gününün yedi saate düşürülüşünü, yine dünyada bir ilk olarak mesai saatlerinde
ulaşımın ücretsiz yapılışını, Sovyet bilim insanlarının, yazarlarının -Nobel dahil-
aldıkları ödülleri, sporcularının, kozmonotlarının ulaştıkları başarıları ve
rekorları elbette gördüler.
Bize ise, 1990’larda, açlığın ve yokluğun sırtını
yere getiren, üretilen değerleri ve yaşamın her alanını, yaratılan tüm
nimetleri eşit paylaşan Birlik halklarının IMF ve Dünya Bankası kapılarında nasıl
dilenci yapıldığının, Birlik Cumhuriyetleri’nin nasıl piyasalaştırıldığının, mühendis, doktor, öğretmen, piyanist, balerin
kadınlarının dünyanın kapitalist baronlarına nasıl seks kölesi olarak satılışının
tanıklığı kaldı.
Önümüzdeki kasım ayının ilk haftasında, onurlu
insanlar, eğitimi, aşı işi ve geleceği hak edenler, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni,
egemen düzene ve dayattığı cehenneme inat elbette heyecanla anacaklar. Biz de,
belki seninle bu konuyu daha uzun konuşma fırsatı bulabiliriz.
Sana açmak istediğim ikinci olayın gerçekleştiği tarihte
ikimiz de hayattaydık... Sen, büyük olasılıkla Ilgın’daydın ve ilkokula
gidiyordun. Tarih 18 Ekim 1967 idi; yani bundan tam elli yıl önce… O tarihte ne mi
oldu?
Ne olduğundan önce bu evrensel olayın yine, o
yılların Sovyet bilim insanlarınca gerçekleştirildiğini söylemeliyim. Hani şimdilerde sanal alemlerde daldan dala
atlamalar, konudan konuya “beğen”meler, "tık"lamalar var ya! Hani şu, “internet hadisesi”
yani... Hani bir de tüm bu gelişmeleri, bu teknolojiyi insanlara bir lütufmuş gibi sunan
aç gözlü iletişim tekellerinin devasa tekel karları…
Bu vampirlerin insanların sırtından semizlenmeleri anlatmak istediğim. İçine ettikleri, karalaya karalaya bitirdikleri, yine Sovyetler Birliği’nin bilim insanlarının buluşlarını, ürettiklerini işlerine geldiği gibi kullanmaları sayesinde.
Bu vampirlerin insanların sırtından semizlenmeleri anlatmak istediğim. İçine ettikleri, karalaya karalaya bitirdikleri, yine Sovyetler Birliği’nin bilim insanlarının buluşlarını, ürettiklerini işlerine geldiği gibi kullanmaları sayesinde.
Gelelim olayımıza:
18 Ekim 1967’ tarihinde, Sovyetlerin Venüs
gezegenine programlayarak, 12 Haziran 1967’de fırlattığı Venera 4 adlı uzay
aracı hedefine ulaşır. İlkel bir paraşüt
düzeneği ile yavaşlar, yine bu günün teknolojisine göre ilkel sayılabilecek
barometre, radyo altimetre, termometre, atmosfer yoğunluğunu ölçmeye yarayacak
bir özel cihaz ve de gaz analiz cihazı taşımaktadır.
Tüm cihazlarını bir düzen
içinde gezegenin yüzeyine indirmeyi ve yine bu düzenekten gelen verileri bağlı
bulunduğu Sovyet yeryüzü istasyonuna ulaştırmayı başarır.
Venera 4, başından beri kullandığı hidrojen ve oksijen stoğu tükeninceye, kozmik ışın ve yüklü parçacık algılayıcısı manyetometre görev yaptığı sürece, gezegenin atmosferinin bileşimine, kapsama alanına alabildiği bölgenin fiziksel ve kimyasal özelliklerine dair bilgileri yeryüzü istasyonu ile paylaşır.
Gerçekleştirilen bu işlem, dünyada ilk kez
gezegenler arası yayındır.
Yıl 1967'dir... O yılların, yine dünya kapitalist egemenlerinin borazanı işlevini gören basın ve yayın tekelleri, uzayda sosyalist bir ülke tarafından gerçekleştirilen ve insanlığa armağan edilen bu başarıyı görmezden gelir.
Yıl 1967'dir... O yılların, yine dünya kapitalist egemenlerinin borazanı işlevini gören basın ve yayın tekelleri, uzayda sosyalist bir ülke tarafından gerçekleştirilen ve insanlığa armağan edilen bu başarıyı görmezden gelir.
Sevgili Mehmet, Avrupa’da Gregoryen takvimi olarak bilinen miladi takvimin kasım ayının yedinci/sekizinci günü ile örtüşen, dünya işçi sınıfının ve emekçi halklarının yüz akı büyük Bolşevik Devrim’in yüzüncü yıl dönümünde görüşmek üzere…
Hoşça kal mahçup ve ince adam.
Demirci Arif Usta, 18 Ekim 2017, Sıcakdere.