5 Kasım 2019 Salı

...VE METE ÖZER ELLERİMİZİ BIRAKTI...



...VE METE ÖZER ELLERİMİZİ BIRAKTI...
Yaşamını yitiren, sıradan-sakin günlerin, ardından faşizmin cunta günlerinin dostu, mazgal önünde asker tayınını bölüştüğümüz, hakikatli bir dostun ardından öyle şatafatlı güzellemeler yapmayı, "mühim laflar" etmeyi, inanıyorum ki o da sevmezdi...
Bu, onun adına, gıyabında yapılmış, ancak samimi bir yorum elbette...Onu, çok kısa bir zaman diliminde çok az tanıyabilmiş olsam da, nasıl bir sağlam kişilik, -bu da yetmez- nasıl bir devrimci kavrayış içinde olduğunu anlamış olmanın verdiği esaslı bir medeni cesaret hali.
Birçok konuda değişik düşünmemize karşın, kırp dökmeden yaptığı asla ayrıştırıcı, itici olmayan, tam tersine bütünleştirme ve birleştirme çabalı tartışmalarına katılmak, sabırlı konuşmalarını dinlemek hayli keyifliydi.
Rüzgarın nereden, nasıl eseceğini pek bilemediğimiz, o tuzaklı, alacakaranlık günlerde, cesaretin ve dahi gözüpekliğin yanısıra birbirimize sabretmeye, hoşgörmeye ve anlamaya çalışmamıza gereksinmemiz vardı. Aramızda yaş farkı olmamasına karşın, sevgili Mete'nin bu tarihi işlevi yeterince ve de gereğince yerine getirdiğine -o günlerdeki bilincimle- anlayabilmiş olmanın gönül rahatlığı içindeyim.
Sevgili Mete'yi daima ciddi, abartısız, devrimin acil sorunlarını okumuş ve anlamış olmasından ötürü kendinden emin, kararlı ve derli toplu ifade ettiği görüşleri, düşünceleri ile anımsayacağım.
Ey aydınlık, sabırlı ve hoşgörülü insan...
Ellerimizi bıraktığını öğrendiğim an itibari ile...
Aslolan sözün doğrusu ve özü, kısa yoldan söylenendir.
Şimdi sana giderayak "ışıklar içinde yat" mealinde, "yıldızlı, ışıltılı" laflar etmek, -en çok da senin adına- gereksizdir.
Senin ışığın sana her zaman yetti...
Öyle yumruklu, gösterişli filan olmasa da, adamakıllı kızıla çalan bir yıldızın her zaman, her koşulda vardı. Ve her daim yolunu aydınlattı, sana engebeli, dolambaçlı ve sarp yolların nasıl aşılacağını gösterdi.
Alçak gönüllü bilge halinle yine gösterecek, yine yollarını ve yollarımızı aydınlatacaktır.
Sevgili Mete güle güle, yolun ve yolumuz her daim açıktır... Bundan adın gibi emin olasın. Son kez yanında olabilmeyi, sana omuz verebilmeyi çok ama çok isterdim.

Hasan Oğuz Bilgen, 18/06/2019, Ilıpınar-Bağlararası, Yeni Foça
. . .
Net Haber Ajansı:
Sevgili dostumuz Mete Özer... Metris gibi birçok cezaevleri direnişlerinde omuz omuza olduğumuz güzel insan, Halkın Devrimci Öncüleri (THKP-C HDÖ) davasından yargılanan ve uzun yılar cezaevinde kalan Mete Özer, dün Londra’da geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi. Cenazesi yine orada defnedilecektir.

SEVGİLİ SALİH AMCAM, ÖĞRETMENİM...

Sevgili Salih amcam, öğretmenim... Seni, en son 17 Nisan gibi anlamlı günde görebilmek ve elbette Köy Enstitüleri'ni anmak benim için ne kadar güzel ve de anlamlıydı... Sana bunu söyleyemedim.
Son görüşmemizmiş... Özellikle 17 Nisan'da gelmeme çok sevinmiştin, ya da bana öyle geldi. Belki bencillik yaptım, öyle olmasını istedim...
Orada, Çiçek Teyze'min yanında tıpkı öncelerde olduğu gibi kararlı, inançlı ve inatla oturuyordum. Oturmanın da inatçılığı olur mu, diyecek olursa kimi dostlar?
Olur... Elbette olur.
Orada, o divanın üzerende, özellikle de Çiçek Teyze'nin omuz başında oturmak, günlük yaşamın içinde, göz ardı edilebilecek, atlanabilecek bir biçim, bir durum değildi.
O duruşta, "Enstitülü" olmanın, yıllarca bu topraklarda o üretken, o paylaşımcı anlayışla, o imece ruhuyla görev yapmanın, onlarca, yüzlerce soran, sorgulayan, aklını kullanan aydınlık öğrenciler yetiştirmenin onuru, açığa vurulmayan alçakgönüllü gururu vardı.
İlginç ve de düşündürücüdür ki, biz, son günlerine dek seni hiç yatarken görmedik. Bu metafor, en yakın arkadaşın Köy Enstitülü Fikri hocanın "Öbür tarafta çok yatarız. Halimiz varken, çok çalışalım, üretelim" sözünü nasıl da tamamlıyor!? O nedenle, senden ve diğer Enstitülü'lerden her koşulda ve daima düzgün oturmayı, dik durmayı, akılla ve kararlılıkla yürümeyi öğrendik.
Kimi insanların salt yürüyüşü değil oturuşu, hatta sigara içişi de heybetlidir. Karşı olsak da, içmesek de... Hani nasıl desem...
Senin, o sigarayı inatla, ısrarla içişin de bir başkaydı ve dikkatle izlenmeye değerdi be Salih Amca...
İyi ki, yıllarca -cezaevi yılları ve sonraki yıllarda- hep yanımızda oldun... Bizlere, toy devrimcilere hata yapmamayı, dikkatli yürümeyi, tökezlememeyi tembihledin.
Bizi besleyen, güvenli yollarda koşabilmek için gerekli enerjiyi veren, sadece Çiçek Teyze'mizin güzel yemekleri değildi!? Senin yaşama dair, bizlere aktardığın deneyimler ve anılar çok önemli ve belirleyci bir gizli güçtü.
Enstitülüleri tanıyorum;. her biri, şimdilerde çok daha fazla bizlere gerekli olan insanlardı. İyi ki onların ellerinde büyüdük. İte puşta, yoza yobaza karışmadık...
Ne seni ne de öğütlerini unutursam yüreğim kurusun.... Sen ışıklı ve aydınlık bir insandın, hep öyle kalacağına inancım tamdır. Huzur içinde olasın...
Salih Amcam, Sevgili Öğretmenim Güle Güle...

Hasan oğuz Bilgen, 18/06/2019, Ilıpınar, Bağarası

KİTABIN ORTA YERİNDEN ÇALAKALEM...

KİTABIN ORTA YERİNDEN ÇALAKALEM...
...İMAM KAZANIR, MÜEZZİN KAYBEDER...
Hepsi budur... Olmuşu olacağı bu kadardır. Sisteme şükür aynı şükür, okunan yasin aynı yasindir.
Olup olacağı "usulsüz ihale kaçakları"nın, "belediye borçları"nın adeta sekiz sütuna manşet, devasa bez afişlere yazılıp görünür yerlere asılmasıdır.
Yolsuzluğu, ahlaksızlığı açığa vuran dev bez afişler söz konusu kentlerin dört bir yanına asılsın elbette. Amiyane deyimle "amenna"... Buna karşı çıkan namerttir ve hiç güvenilir değildir.
Bu suça fiilen ortak olmak, fiilen olmasa da fikren bir yerinden, ucundan köşesinden bulaşmış olmaktır.
. . .
Demirci Arif Usta ile, tamı tamına yirmiyedi yıl şantiye tozunu yuttuğum Bornova Belediyesi"nde, an itibari ile tas aynı tas, hamam aynı hamamdır. Şantiye şefi takunyacı erbabından göreve devam... Durum böyle olunca, bağlı olunan Fen İşleri Müdürlüğü"nde de sular, aynı geleneksel takunya ve tarikat mecrasında akmaktadır.
Bu durumda, "cephanelik" bekleyen erat gibi, halen görev başında olan Demirci Arif Usta"nın, "benim" diyen belediye başkanlığı sevdalılarına topu topu iki sorusu vardır:
Bir.
Genel anlamda... İşgücünü satıp yaşamını sürdürmeye çalışan, inşaat iskelelerinden yere çakılan, kömür ocağında toza boğulan işçinin ümüğüne yapışmış serbest, güvencesiz ve esnek piyasa ekonomisine -neo liberal sisteme- karşı mısınız?
İki.
Kurulu sistem içi belediyecilik anlayışının olmazsa olmazı, özelleştirme haydutluğunun, taşeron yamyamlığının, taşeron arsızlığının neresinde duruyorsunuz?
Bu iki soru, şeytanın gör dediği ya da zurnanın zırt dediği yerin ta kendisidir. Ve elbette sorulan soru kadar verilecek yanıt da, imam mı, bildik müezzin mi, kırk katır mı, kırk satır mı ikilemi de çok önemlidir.
Soru basit, yanıtı hayli zor. Ama her ikisi de, aynı turnusol kağıdının iki ayrı yüzü.
İskeleden ya da malzeme asönsöründen yere çakılmaya, ocakta kömür tozu yutmaya devam edecek olduktan, neo liberal isteminin ve dahi taşeron kumpasının tekerine çomak sokmadıktan sonra, riyaset makamında "İmam" olmuş, bildik "müezzin" olmuş ne fayda?
Bilinenin tekrarı "Kurtulaşa Kadar Savaş" anlamına geliyorsa...
Hasan Oğuz Bilgen,22/06/2019, Ilıpınar Zeytin Çiftliği