HANİ ‘KANSIZLAR’ DİYORDUNUZ YA!?
Bırakın yaşamasını ve yaşanmasını… On yıllardır ‘baldırı
çıplaklar’, ‘ayak takımı’, ‘kansızlar’ deyi hakaretler ettiğiniz bizlere
söylemesi bile zor gelen, sevgili halkımın gül kokulu bir deyişidir; "Bir
musibet bin nasihatten iyidir” özlü sözü…
Ya da, Simavna kadısı oğlu, "Yarin dudağından gayrı her yer şeyde, her yerde" diyen Bedrettin’imizin “gayrı
uzatmamalı sözü…” mealinde, halkımın “fazla söz aşık usandırır” sözü gibi.
Gün gelir. Yine, “bir gece ansızın gelebiliriz”
deyip parmak salladığınız, on yıllardır kız alıp kız verdiğimiz komşum
insanının, vahşi düzeninizin enkaza gömdüğü halkıma kan vermek, can vermek için
sıraya girdiği dayanışma anlarını görürsünüz.
Yaşamın canlı pratiğinin kendisidir. Yobazın
kelamına kurban ettiğiniz insan aklıdır, bilimin şaşmaz ışığıdır; kafanıza vura
vura gösterir, öğretir. Ne var ki cefasını, çilesini çeken halkım insanıdır.
Gün gelir, Küba'nın yoldaş Henry Reeve Tugay’ının dost eli
Kahramanmaraş’a, Osmaniye’ye değin uzanır. O, ‘Gomünist’ dediklerinizden kurulu,
Covit-19’un başından beri 27 ülkeye yetişen sağlık tugayı… Daha 12 şubatta
bölgedeydi; Küba’nın Türkiye Büyükelçisi Diaz Palacios eşliğinde… Otuz iki ‘Gomünist’!..
Yirmisi doktor. Hemşire, epidemiyolog ve diğer uzmanlar. Bizim saraylıların,
pek sevdikleri inşaatlara hemen başlayacaklarını söyledikleri önümüzdeki
günlerde, onlar bölgedeki köylerde sağlık taraması ve koruyucu hekimlik
hizmetleri yapmayı planlıyor. Alın yazısının ölüm planını değil, insanca
sağlıklı bir yaşamın planını...
. . .
Gün gelir, kız alıp kız verdiğimiz, güzel Lamprini’yi
gelinimiz ettiğimiz komşumun, İşçilerin Militan Cephesi PAME”nin ‘Goministleri’nin
yalnız temel gereksinimleri için değil, kan bağışı için kuyruğa geçtiğini görür
bu gözler…
“Yunanistan’da büyük trajedilerin acı
deneyimlerine sahibiz. Dayanışma bizim kanımızda var. Ya hep beraber ya da hiç
birimiz… Hükümetimiz ve komşumuz Türk hükümeti NATO teçhizatı için
halklarımızın parasını havaya savuruyor. Bizim alın terimizi, NATO’yu ve ABD’nin
harekat yeteneğini güçlendirmek için, fırkateynlerde, F-16’larda görmek çok trajik…” açıklaması,
yine bizim Yunanistan’lı dostlarımıza, Yorgo’larımıza, Lammprini’lerimize ve
yatıp kalkıp küfrettikleri o komünistlere ait.
. . .
Sadece tezgahlarda eğilen, bizim şantiye emektarımız demirci Arif Usta’nın “Uzatma bizim oğlan, söyle geç. Seven sevsin, beğenen beğensin, söven sövsün…” nasihatine uymak da aldığımız sınıf terbiyesinin gereğidir. Uyarız.
Uzun sözün özü de kısası da bize aittir. Söylemek de, yazmak da boynumuzun borcudur.
Bu halkın öğrencisi olmak, öyle laf salatalarıyla, pehlivan 'tefrikaları', Battal Gazi-Ulubatlı Hasan güzellemeleri ile olmuyor. Bu halkın öğrencisi olmak öyle pek de kolay değil.
Yine aslanlar gibi yatar çıkar. Uğruna asılır, dersini alır, sineye çeker gideriz.
Hasan Oğuz Bilgen. 23.02.2023. Kahramanmaraş-Pazarcık.