BİR TAKVİM YAPRAĞI NE YAPAR, NE YAPMAZ ?
Biraz sonra yapacağı hareketin güvenlik
kameralarına takılma olasılığının verdiği çocukça heyecandan çok, orada çalışan
insanlar üzerinde nasıl bir etki yaratacağı, ne tür tepkilerle karşılanacağı
umurundaydı.
Çoğu kez, eski köye yeni adet temkinli yaklaşımı
ile abesle karşılanan yeni bir şeyi, alışkanlıklarından ve alıştıklarından vaz
geçmeye pek niyetli olmayan insanlara ilk kez anlatmaya, göstermeye çalışmak çok
zordur. Böylesi cesaret isteyen bir işi yapmak üzeredir. İşyeri ilan panosunda -oraya,
o duvara çakıldığı günden bu yana- ilk kez, yeni, değişik, adeta itiraz eden,
seçenek sunan bir şey görülecektir.
Tatlı bir telaşla sağını solunu kollarken, demire
biçim vermeye, kaynak işi yapmaya alışkın ellerinin titremesi bu yüzdendi.
Beraberinde getirdiği yirmiye yakın toplu iğneyi kuşe kartonun kenarlarına düzenli
aralıklarla, dikkatle batırırken, belli ki panodan sökülmek istenmesi durumunda
bunu zorlaştırmayı düşünüyordu.
Şantiye yaklaşık bir aydır, tarihinde hiç
yaşanmamış bir sendika örgütlenmesinin heyecanı ile için için kaynayıp, engin
denizler misali dalgalanıp duruyordu. Uzun yılların, çalışanların belleğinde,
yüreğinde damıttığı deneyimler ve birikimler, sonunda ‘inadına sendika, inadına
örgütlülük’ kararlılığı ile elle tutulur, gözle görülür bir gerçeğe dönüşmek
üzereydi işte. Kendisi de bir demirci ustası olarak, birilerince tehlikeli ve
sakıncalı görülen bu çalışmanın içindeydi.
Üye kaydı yapmanın tarihi adımlarını attıkları
günlerde, haklı olarak çok dikkatli ve temkinliydiler. İkna konuşmaları öyle
ortalık yerde, asla yüksek sesle yapılmıyordu. Emek dostlarının, yarenliklerin,
sıcak mesai yoldaşlıklarının yanı sıra, bilinçli ya da bilinçsiz edilen yakışıksız
sözler, kaba hoyrat davranışlar da olabiliyordu. Yaşanan ağır havayı dağıtmak,
kafalardaki belirsizliği ve kararsızlıkları netleştirmek adına, şimdiye dek
şantiyede yapılmayanı yapmak gerektiğini düşünüyordu hanidir.
Önce tebeşirle duvarlara, düşüncelerini, yapılmak
isteneni anlatan bir şeyler yazmayı düşündü. Muhtemelen şantiye duvarlarında
sırıtacak olan kötü yazısının teğellenmiş gibi duruşuna önce kendisi gülecekti.
İlkokul mezunuydu; battal elleri çekice, demir makasına yatkındı. Yemek
molasında kara kara düşünürken, gözleri atölyenin duvarında asılı duran takvime
takılı kaldı. Kahverengi gözlerine bir ışık geldi, gitti. Sonra hınzırca güldü,
keyiflenmişti.
Takvimin şubat yaprağı, kırmızı zemin üzerinde iri
beyaz harflerle “Sendikalı Ol, Disk’li Ol” yazan bir afiş görünümünde düzenlenmişti.
Aradığı orada, az ötesinde isli kirli duvardan kendisine göz kırpmaktaydı.
. . .
Bol tartışmalı, bol toplantılı, bol atışmalı
ilerleyen günlerde, Arif usta’nın korktuğu olmadı. Hemen dikkati çeken kırmızı
rengin üzerinde göze çarpan dört kısa sözcüğün bulunduğu kartonu asılı
bulunduğu panodan kimse indirmeye cesaret edemedi. Dahası kararsızlığı yaşayan,
farklı önyargı ve kaygılarla sendikaya üye olma olmama arasında gidip gelen
işçiler üzerinde hiç beklenmedik bir etki bile yaptı. İşçiler, o ilan panosunda
böylesi ilgi ve beğeni toplayan bir afişi, klasik sendikacılığın hayhuyu, günü
kurtarma, sorunları ve talepleri geçiştirme anlayışı içinde ilk kez
görmüşlerdi. Bu, alışık olmayan fotoğraf onları yüreklendirmiş, bir o kadar da
heyecanlandırmıştı.
. . .
Geçmiş günlerin, Arif usta’nın mevcut
sendikacılara "zamansız", tehlikeli sorular sorduğu toplantılarından birinde, “Kıdem tazminatlarımız
kırmızı çizgimizdir” mealinde ettiği söze, şimdi atölyelerde, çay ocağında,
şantiye meydanında yüksek sesle söylenen ikinci bir söz eklenmişti. “Afiş bizim
ikinci kırmızı çizgimizdir. Oradan inmeyecek!”
. . .
Şimdilerde şantiye atölyelerinde, bayram arifesine
özgü bir heyecan ve hazırlıklar var… An itibari ile, aynı duyuru panosuna, işyerinde
üye çoğunluğunu sağlayan sendikanın yetki başvurusunu yaptığını gösteren
dilekçenin asıldığı haberi, şimdiden 1 Mayıs bayramlıklarını giymeye hazırlanan
sabırsız işçiler arasında kulaktan kulağa yayılıyor.
Hasan Oğuz Bilgen, 23.03.2015, Belediye Şantiyesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder