25 Mart 2015 Çarşamba

ARİF USTA, JAPON MÜHENDİS KİSHİ'NİN KULAĞINA NE DEDİ?

ARİF USTA, JAPON MÜHENDİS KİSHİ’NİN KULAĞINA NE DEDİ?

Demiri büküp, gönyeye, teraziye getirmenin ustası olan demirci Arif’in tüm becerisi, tüm yeteneği bu değil elbette. Bu sıradan insan, sözcüğün tam anlamıyla değer bilir, duygusal mı duygusal ve de gereğinden fazla yufka yürekli, emek yoğun çalışan bir yurttaş.

İstanbul’da inşaat şantiyesi işçileri, tek girişi/çıkışı olan, basit naylondan yapılma yatakhanenin ter kokulu günahsız uykularında çıra gibi yandıklarında, o da, onlarla birlikte yanıp tutuşmuş, günlerce yana yana ağıtlar yakmıştı.

Soma-Eynez toplu katliamında, battal ellerini yumruk yapıp, insanı korkutan bir suskunluk içinde ücretsiz izin alıp maden bölgesine gitmelere kalkmıştı da, en nazı geçen mesai yoldaşlarını araya koyarak zor ikna etmiştik kendisini. Bu, göz göre insan kıyımından o denli etkilenmişti ki, gitmesine engellediğimizde ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememiş, kontrol edemediği öfkesinin etkisiyle normal günlerde toz kondurmadığı bizlere “siz domuzdan yana mısınız, benden yana mı?” deyivermişti. Orada bulunanların kendisi ile birlikte gülmelere boğulması unutulası değildir.

Arif usta bir bahar dalı gibi renkli ve kırılgan iç dünyasının, duygusallığının en zor, en kötü günlerini, Torunlar İnşaat’ın şantiye asansöründe 10 (on) işçi yoldaşın yere çivilenmesinde yaşadı. Yalan değil, tanıkları hayattadır… Acıyla öfkeyi öylesine iç içe yaşadı ki, en yakınındakiler akıl sağlığından derin, hakiki endişeler duymaktan kendilerini alamamışlardır.

Bizim “nevi şahsına münhasır” demirci ustamızın yana yıkıla dertlendiği “ülkem insanlarının uydu teknolojisi marifetiyle bir vicdan fotoğrafının çekilmesi olanaklı olabilseydi ne görürdük” sorusunun yanıtını kaç kişi merak etmiştir?..  İnsanım demenin değerini ve dahi anlamını ruhunda ve yüreğinde yitirmemiş birisinin, o ibret fotoğrafında göreceği tek şey, onlarca yüzlerce yerinden ılgıt ılgıt kanayan ve elleri arkadan bağlanmış heybetli bir insan gövdesidir.

Bu talihsiz ve iç acıtan fotoğrafa daha dikkatli eğilip baktığınızda, kan gölüne dönmüş vicdan yangınının ortalık yerinde, henüz soğumamış, çelimsiz bir Uzak Doğu insanının bedeni gözünüze ilişecektir.

Bu cılız, cansız bedenin sahibi, 51 (elli bir) yaşındaki Japon inşaat mühendisi Ryoichi Kishi’den başkası değildir. Onurlu insan, insanlığın evrensel değerlerinden nasibini almış ilkeli mühendis Kishi, çok değil üç gün öncesine kadar İzmit’te çalışıyordu. 

İzmit’te; İzmit Körfez Geçici Asma Köprüsü inşaatında… O köprünün halatlarından birisi, kuvvetli olasılıkla kardan zarar etmeme saplantısı ile kontrol, denetim ve malzeme eksikliğinden/kalitesinden koptu. İşte, henüz inşaat halinde olan köprünün halatının kopmasından kendisini sorumlu olduğunu düşünen Kishi, intihar etti geçtiğimiz gün…
Saçma sapan, rezilce, utanmazca polemikleri, düzmece, aşağılık konularını polisiye film formatında, bulunduğu yere ve konuma göre yansıtan yazılı ve görsel basın, Kishi’nin intiharını önemine ve anlamına yaraşır biçimde duyurmadığı gibi; dün, cenazesinin sessiz sedasız uğurlanmasını umursamadı bile…

İlk değildi; kendilerine yakışanı İtalyan barış gelini Pippa Bakka, yaşamı Beyoğlu Polis Karakolu’nda noktalanan Festus Okey örneğinde de yapmışlardı. Hayırlı ve tertemiz umutlarla, insanlığın en sıradan, en masumane, en güzel umutları ile uzak diyarlardan gelip, canım ülkemin kadim topraklarında mevcut pespaye bir sistemin, namussuz bir karanlığın kurbanı olanlara, canını teslim edenlere içim daha dehşetli yanar…

Sekiz sütuna manşet, kapkara siyah puntolarla verilmese de, üçüncü sayfa haberinde basit bir adli vaka olarak geçilen “Japon mühendis Kishi’nin cenazesi havaalanından sessizce gönderildi” haberi içimi tanımı olanaksız acıtır.

Güle güle onurlu insan Ryoichi Kishi, güle güle güzel insan…

Ne şanssız, ne talihsiz bir insanmışsın ki, yolun böylesi saray ve orman kanunlarıyla yönetilen böylesi vahşi, böylesi barbar bir ülkeye düşmüş… Senden özür diliyoruz… Uzak topraklardaki ailene ulaşmak, derdimizi ve de kavlimizi anlatabilmek isterdik. Arif usta Japon mühendis Kishi’nin, havaalanından sessiz ve sitemsiz memleketine uğurlanmasına katılabilseydi eğer, tabutuna sarılıp ne ironik fısıldamalar yapardı… “Senden son bir kez özür diliyoruz, Kishi yoldaş. Bu isyanına engel olamadık. Bizi bağışla.”

İvedi not: Biricik kızım Cihan’dan, ona ayırmadığım, ondan esirgediğim tüm zamanlar tüm dakikalar, tüm anlar için de özür diliyorum. Doğum günün kutlu olsun bebeğim.
  

Hasan Oğuz Bilgen, 25 Nisan 2015, Aliağa.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder