POTEMKİN
ZIRHLISI GERÇEĞİNDEN POTEMKİN KÖYÜ MASALINA.
Nurettin Hoca’nın, bundan önceki bölümde dillendirdiğimiz görüşlerinden de anlaşılacağı üzere; anlatılmak istenen petrol ve savaş ağalarının Nato'nun 75. yılı zirvesinde, yıkıldığını ve artık tutmadığını itiraf edemediği Potemkin Köyü yalan ve aldatmacasının utangaçça ancak ısrarla sürdürülmesiydi.
* * *
1970’lerde bizlere, Potemkin Zırhlısı baş kaldırısının Rus Devrimi’nin işaret fişeği olduğunu anlatan Nurettin, 2024 yılında mezar başlarında duygusal konuşmalar yapmanın ve sözler vermenin ötesinde, zırhlı gerçeğinin nasıl Potemkin Köyü masalına dönüştürüldüğü konusunda bizleri uyarma noktasında olurdu.
Aramızda olsaydı, daha nice masalın NATO zirvesindeki güncellenmiş biçimlerini, belki de Fatih Kıyman’ın Middle East Eye çevirisi üzerinden öğrenmemiş olacaktık.
* * *
Popüler kültür sözcülerinin, yıllardır ‘Batılı Demokrasiler’ olarak lanse ettiği ülkeler, K. Marks’ın “Egemenliğinden sonra, demokrasi bayrağını geminin bordasından aşağı atmıştır” dediği burjuvazinin torunlarının eseridir. İşte bu demokrasiler ki, dayattıkları kurulu sistemlerinin en önemli ayağını, bilgiyi ve geçeği yönlendirme oluşturur. Kabaca, seçme, ekleme ve çıkarma yöntemi ile var olan bilgiyi -kendi çıkarları uğruna- değiştirirler. Sonuç, elbette düpedüz bir bilgi kirliliğidir. Hiçbir yalanın ve kandırmacanın yaşamın içinde bir karşılığı olmadığından, an gelir, “manipülasyon” demeyi pek sevdikleri göz bağı da çözülür.
Demokrasi havarisi rollerinde, (Yeni Dünya Düzeni) olarak allayıp pulladıkları palavranın, aslında (Yeni Tip Sömürgecilik) olduğunun anlaşılması pek de uzun bir zaman almadı.
Beyaz Adam’ın
taşa vurduğu baltaların haddi hesabı yoktur. Soykırım uygularcasına
katlettikleri, bakir Amerika’nın yerli halklarına neler yaptıklarını, çocuk
yaşlarda “Teksas/ Tommiks” kitapçıklarından bile okumadık mı? Sonra utanmadan sıkılmadan, kanlarını
döktükleri ve canlarını aldıkları yerli insanının, bir zaman duymaktan nefret
ettikleri Cherokee adını, güç ve dayanıklılık simgesi olarak “4x4 Jeep” lerine
vermediler mi?
Daha ortaokul yıllarında, kitap aralarında kem gözlerden sakladığımız Guevara resimleri, bu gün lionslu hanımefendilerin tişörtlerini ve kahve fincanlarını süslemiyor mu?
* * *
An itibari ile, “Yeni Yalan Düzeni”nin yalan rüzgarları sürüyor. Kendi dünyalarında kurdukları Potemkin Köyü yanılsamasını, kafamızda da inşa etmeye çalışıyorlar. (Bilindiği üzere bu alışılmış benzetme, gerçeği gizlemek, olup biteni örtbas etmek için sıkça uydurulan yalanlara dikkat çekmek için kullanılır.) Bir masal çökerken, hemen yeni bir renkli öykü yazma telaşı da, emperyalist kara propagandanın kendine özgü tipik bir örneği olsa gerek. ABD başkanlığı yarışındaki Joe Biden/ Donald Trump arasındaki göstermelik kayıkçı kavgası ve bu polemikten bir kahraman yaratma senaryosu çok açık...
Avro Bölgesinin ağalarının da görünüşü kurtarmak, durumu toparlamak derdinde olduğu, -önce- Avrupa Parlamentosu seçiminin üyelerindeki hoşnutsuzluğu açığa vuran sonucundan ve buna karşın, tepeden atama yapılmasından anlaşılıyor. Ayrıca, katılımın %60’larda olduğu belirtilen, İngiltere ulusal seçimlerinde de, İşçi Partisi’nin görece başarısının “İşçi sınıfının başarısı” olarak yansıtılması, bir başka “cambaza bak” örneği...
Yalan rüzgarının şiddetle estiği, bir de Orta Doğu coğrafyası var ki, baş rolünde de, onca zulme ve kırıma karşın, hala “meşru müdafa” yalanına sarılan İsrail var. (Sorun, başka yazının konusu olarak uzayıp gidebilir.)
* * *
'26/27 Temmuz 78' sıcaklığını korurken, Nurettin Hoca'nın gülen gözlerinin içine bakarak, belleğimizin diğer sayfalarındaki fotoğraflara takılıyoruz...
Her zaman her koşulda hayıflandığımız sorundur ki, henüz yazılı bir tarihe, belgesel bir bütünlüğe kavuşturulamamış yakın tarihimiz, içbükey ayna gibi... Azıcık ilgilendiğinizde sizi içine alıveriyor. Konu konuya geçiyor, ağırbaşlı suskun portreler birbirini izliyor. Her birinin gözünde ortak anlatım: Naparsınız be? Hala, mermer taşlara söz verir durur musunuz? Her konu, her anı, her portre birbirinin izdüşümü, birbirinin devamı, tamamlayıcısı... Gürateş'leri Bedo'nun sureti izliyor. Bedo'yu M.Atilla, Tamer, Doğan, Davut Günay, Bedir Ali, H. Ducan, Ali Rıza, Sabahat, Didar abla ve Akile ananın portreleri...
Belleğimiz, iç içe geçmiş yüzlerce görüntünün, yaşanmışlığın, deneyimin akıp gittiği sonsuz gibi görünen bir kaynak. Ne ki, sonu yok mu? Var. Virüsü de, sözlü tarihin kasaba efsaneleri ve unutkanlık.
Açık Mektup Kolektifi. 26 Temmuz 1978. Adana-Kuruköprü.
Not: ABD, AB,
İngiltere, İsrail örneklerindeki kaynak bilgi, Fatih Kıyman, Middle East Eye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder