10 Ağustos 2020 Pazartesi

KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?

Karikatür-Bahadır Boysal-Gözleri Tamamen Kapalı


PEK AÇIK SEÇİK OLMADI; COVİD-19'un ATEŞİ Mİ?  DÖVİZ'in ATEŞİ Mİ? DİYELİM.

Katliam bayramının kucaklaşmalarının sonrasında, "Salt Erzurum, Antep, Urfa'da artış var" avunmasını, Manisa SES şube başkanının açıklaması boşa düşürdü. 'Sağır Sultan' ne der, ne yapar bilinmez de.  Açıklama aynen şöyle:  "Manisa'da virüs bulaş oranı üçe katlandı."

Vahşi rant sisteminin Beyrut Limanı -tozu dumanı henüz havadayken, sevgili ülkemin semalarında da aynı belirsizlik, aynı toz duman.  Düğün-dernek-plaj sefaları, altı okkalı asker uğurlamaları gırla gidiyor. Yeterli/ gerekli testleri yapması gerekirken, "maske-mesafe uygulamadığı" gerekçesi ile yurttaşı günah keçisi yapıp topu halka atan ve de suyu bulandıran siyasal erkin yaptığı tam bir yüzsüzlük ve pişkinlik örneği.

Madalyonun diğer yüzü döviz kurundaki şahlanış.  Bir şahlanış ki "ekonomide tırmanış" yalanının acemi sürücüsünü doru atın terkisinden alaşağı ediyor. Doru atın seyisinin değil, işin ehli ekonomi uzmanının deyişi bu! Şaka değil: Döviz kuru arttığı için, üç kuruşluk birikimi ile para kazandığını sanan güzel emeklim. "Döviz bir kuruş arttığında ülkeye -halkın, yani senin cebine- maliyeti 1,2 milyar lira." 

Azıcık gözünü aç!  Ödemesi döviz kuru üzerinden taahhüt edilen, devlet garantili yap-işlet-devret ihalelerinin hortumcularının ve dahi yamyamlarının ağız salyaları handiyse üzerimize bulaştı bulaşacak.

Ha.  Bu ara, bir peri masalı daha çok kötü bitti. Hem de çok kötü!?  Hani şu "Yerli Ekonomi" masalı... Pek bi 'yerli'miz Sabancı'ya ait TEMSA döviz şahlanınca, borç batağına girdi garibim!  Borçlarıyla birlikte İsviçre'li bir çok uluslu şirkete satılıverdi. 

Harbi yerli YÖRSAN... Hani şu, önceki yıllar işçisini cıs cıbıl kapı önüne koyan 'yoğurtçu başı'!  Dubaili yandaş Araba gitti. Bu arada, Yörsan'ın eski sahibi Yörük'ler, "yürü ya kulum" gazıyla inşaat sektörüne daldı. Kuş misali, bir daldan öbür dala. 

Son masal patlaması, TV'lerden çocuklarımızın iştahını sömüren 'Nutella'.  Sahibi İtalyan Ferrero, 2014 yılında bizim Oltan Gıda'yı alınca, fındığın hem dış satımcısı, hem dış alımcısı oluverdi.  Ne denir?  Alan memnun satan memnun.

Konu derin... Uzatmanın alemi yok!  Alan da satan da hoşnut. Klinik vaka CHP'de "İnce" hesaplar... Muhalefet cenahında kimsenin kimseyi dinlediği, "Hep birlikte yürümek" gibi, 'günah keçisi HDP'nin ne dediğini, ne yapmak istediğini anlamaya çalışmak gibi bir derdi yok...

Neyse ki, demirci Arif usta yetişiyor imdada:  "Bırak ciddi lafızları. Ya damardan gir; 'Seni Sevmeyen Ölsün' sosunda bir şey koy.  Ya da, ülkem insanın profili ile örtüşen bir geyik fıkra anlat, yeter..." 

Her daim ustaya, ustalara saygıdandır. Ustanın ilk önerisi biraz arabesk kaçacaktı. İkincisini pas geçemememiz boynumuzun kıldan inceliğindendir:

Adamcağızın birinin canı bara gidip birkaç kadeh içmek istemiş. Barlar sokağında gezinirken, bir tabela çarpar gözüne: Yüksek Teknoloji Barı!?   Meraklanmış ister istemez. Girip anlamak istemiş. Bakmış ki, barmen bir robot. Robot gayet nazikçe yaklaşmış bara ürkekçe ilişen adama: "Hoş geldiniz beyfendi, zeka düzeyiniz?"  Şaşkınlıkla "180" deyivermiş. Robot hemen bir malt viski vermiş. Nükleer fizik, pnömatik sistemler, yapay zeka, ozon tabakası, briç oyunları, satranç ustalığı gibi konulardan söz açmış.

Zevkli bir gece geçiren adam, ertesi akşam aynı bara gitmeye karar vermiş. Yalnız bu kez, zeka düzeyine ilişkin soruya "100" olarak yanıt vermiş. Robot hemen devasa bir bardak dolusu bira getirmiş. Futbol, at yarışı, emeklilik düşleri gibi konulardan söz edip, açık saçık fıkralar anlatmış. Hatta bir ara sarhoş taklidi yapmış filan...

İyiden iyiye keyiflenen adam, ertesi akşam aynı bara tekrar gitmiş. Ne var ki bu kez, robotun zeka yaşı sorusuna "20" diye yanıt vermiş. Robot hemen bir koca bardak dolusu ayran koymuş önüne. Adeta fettan bir kadın edasıyla kırıtarak:  Eeee?  Naapçezzz?  Yine AKP'ye vercez de mi?

.  .  .

"Naapçezz", "Ne olacak bu memleketin hali?" v.b. gibi kanıksanmış sorular, sevgili ülkemin genel fotoğrafını karakterize eden, kimi ülkem insanının profilini ele veren klişelerden. 

Sorun ez cümle, Mahir öğretmenimin deyişiyle aynıların aynı yerde olabilmesinde.  Ayrılar zaten ayrı yerde olacak. Konu 1976 yılı Lice Depremi sonrası, Lice-Diyarbakır yürüyüşünde olduğu gibi aynıların aynı yolu hep birlikte yürüyebilmesinde.

Hasan Oğuz Bilgen, 10/08/2020, Bağlar-Diyarbakır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder