31 Temmuz 2020 Cuma

BAYRAMIN KUTLU OLSUN EFEM...

BAYRAMIN KUTLU OLSUN EFEM...

1940...
Menemen-Değirmendere'nin Eski Köyü. Şimdinin Kır Mahallesi. Köyün kahvesi, dibinde soğuk bir kuyusu olan koca çınarın koyu gölgesindedir. Bu kahvede bağ, bahçe işlerinin olduğu günlerde pek insan göremezsiniz. Gediklileri yaşlılardır.

Bir bayram günü. Siyah devlet plakası hemen göze çarpan döküntü eski bir cip. Sürücüsü sıradan bir kırlı, beraberinde getirdiği iki zat körüklü çizmelidir. Ulu çınarın yamacına sığınan resmi cipten inenlerin düzgün, temiz giyimli, kravatlı oluşları ilgi çeker. Zevat suskun, olup biteni izleyen köylü pür dikkattir. Selam verilip alınır, bayramlaşılır. Köylü ayaktadır. Körüklü çizmelilere yer açar.

Odun ateşinde pişen çaylar gelir gelmez, köylünün alışık olmadığı resmi dilde sorular başlar: Şumlu'dan gelme muhacir İsmail kimdir? Nerededir?  Tez haber uçar. Alıp getirirler. Huzura gelen çapar gözlü, saygılı, suskun, orta yaşlı bir köylü. Kırarmış şapkasını iki elinin arasında utangaç sıkılgan evirip çevirir. Saygıdan olsa gerek, uzun gövdesi biraz öne eğiktir.

O yıl köyün okulunu bitirmiş çocuklardan konuşulur. Kıravatlı adamlardan uzun boylu, kara kuru olanı kentin Buca'sında ve daha başka illerde kurulmuş olan "Köy Enstitüsü"lerinden söz eder uzun uzun. Bu okullarda köy öğretmeni yetiştirilmek üzere köy çocuklarının devlet tarafından okutulacağından ve dahi yakın gelecekte, ülkenin en ücre köyüne dek okuma yazma bilmeyen yurttaşın kalmayacağından...

Köylerinden de sadece bir çocuk alınabilecektir. "Koca Muhacır"ın okula, okumaya olan merakı, daha okumayı söktüğü gün büyük oğluna, ilçeden getirttiği gazeteyi en uzaktaki köylünün duyması için bağırta bağırta okuttuğu, bundan da pek keyif alıp övündüğü zaten bilinmektedir. Oradakilerin anlatılan enstitü konusundan pek bir şey anlamadığı soran bakışlardan bellidir. Ama oğluyla, 'Cumhuriyet'le gururlanan babanın, anlatılan eğitim seferberliğinden nasıl heyecanlanıp merakla dinlediği kara kuru adamın gözünden kaçmaz.
.  .  .

Ana elbette üzülür kuzusundan ayrılışına. Avuntusu, diğer oğlunun dizinin dibinde kalışı, bahçede, hayvan damında kendisine yardım edecek oluşudur.

Küçük kız kardeşi ise, kimseler avutamaz. Enstitü'nün ilk tatili bir bayram gününe denk gelir. Kız kardeş salya sümük, başını 'hayatının tek efesi' ağabeyinin özlemle inip kalkan göğsüne gömer.
.  .  .

Diğer küçük kızı da, kimseler avutamaz. Düş bu ya, ilk " açık görüş" bir bayram gününe denk gelir. 

Bu kız çocuğu içinde kopan fırtınayı dindirebilmek için başını özlemle inip kalkan bir göğüse gömen kız kardeş kadar şanslı değildir. Düş bu ya... Adına "görüş" de deseler, nedeni açıklanmayan "yasak" bahanesi ile kimse kimse ile görüşemez. Hiç bir baş, özlemle yanıp kavrulan bir göğüse gömülemez. Kopan fırtına dinmez. Dinemez. Kötü bir düş bu ya. Yıllar var, bu böyle sürüp gider.
.  .  .
 
Her bayram "Efemm" diyerek, içindeki sevginin doruğunda "efe" sinin yamacına sığınan kız çocuğu, benim halamdır.  Halam kadar şanslı olmayan kız çocuğu ise benim kızım...

BAYRAMIN KUTLU OLSUN EFEM.

Hasan Oğuz Bilgen, 31/07/2020, Değirmendere-Kır Mahalle Köyü.

https://www.youtube.com/watch?v=kujBCCEwIZw&list=RDMM&start_radio=1&rv=m1spyDwMHi8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder