BİRİ DERVİŞ BİRİ PRADO İKİ SIRADAN ÖLÜM, BİR SIRA
DIŞI YAŞAM.
Gelişen/ değişen piyasacı koşullara ve üretim
ilişkilerine egemen neo-liberal sistemin yeniden yapılandırılmasının yolunu
açacak genel seçimlerin, yapısal bir değişik yaratmayacağını “İmamın kazanıp
müezzinin yitireceğinden başka bir anlam ve önemi yok” sözleri ile
belirtmiştik.
Kurulu sistemi ve işleyişini bilip anlamamıza karşın, celladına hayran olan ve işkencecisine tapan insanların tercihinin ne olacağını doğru tahmin edemedik. Oysa, Mahir Çayan’ının “Oligarşi ile yoksul halk kitleleri arasında kurulu suni denge” saptaması varlığını olanca belirginliği ile sürüyordu. Toplum biliminde köklü değişim için ilk koşul olan, 'egemenin yönetememesi' durumu yaşanan günler içinde geçerliydi. Ama yeterli değildi; halkın yönetilmek istememesi de gerekiyordu. Öngörüleri boşa düşüren kırılma tam da burada oldu.
Yapısal değişiklik için gerekli olan ikinci koşul, "artık yönetilmek istememe" zorunluluğu gerçekleşmemişti. "Eziyor, sömürüyor, canımızı çıkarıyor, ama köprü, tünel, baraj da yapıyor' kör cahil mantığı, -siz mantıksızlık olarak da okuyabilirsiniz- “Bu iktidarla beş yıl daha yönetilmek istiyorum” demişti!.. Sol/ sosyalist cenahta öngörülemeyen buydu; başka deyişle, Osmanlı kökenli sinsi cehaletin, nobranlığın, bizzat ceberut devlet eliyle yeniden korunup, kurulu düzene yedeklenmesi idi. Belki de, öngörülemeyen devletin ve olanaklarının hala ne denli güçlü ve kurumsal olduğu...
* * *
Ateşli tartışmalar, bizzat yaşanan realiteyle
uyuşmayan dayanaksız vaatler ve "müjdeli" yalan haberlerle geçen seçim hay
huyunda, iki sıradan ölüm haberi hiçbir iz bırakmadan silinip gitti. Her biri
hak ettiği yere; sakallı adamın, Karl Marks’ımızın deyişi ile “tarihin çöplüğü”ne…
İlk sıradan ölüm haberi Kemal Derviş’indi. Ülkem
kapitalizminin, o ünlü 2001 krizi sonrası döneminde, Ecevit'in koalisyon
hükümetinin uluslararası tekelci sermayenin, IMF programını uygulamaya sokmak
için ekonominin başına ve sermayenin dümenine oturttuğu Derviş Kemal...
Hak ettiği ve ait olduğu yerde, bir süredir
parkinson tedavisi gördüğü ABD’de 74 yaşında yaşamını yitirdi. Mr. Derviş, 2001 ekonomisini var olan krizden
çıkarmak, “Türkiye’yi refaha ulaştırmak” adına, 'Güçlü Ekonomiye Geçiş' adlı
şatafatlı, süslü püslü bir programı hayata geçirmiş, çalışanları, emekçileri
acı reçetelerle soluksuz bırakan, lakin sermaye dünyasının önünü açan acımasız
ve gaddar bir kemer sıkma politikası uygulamıştı. Karaoğlan Eco oluru ve Mister
Derviş eliyle yürürlüğe konulan program, ülkem tarihinde Düyun-u Umumiye ve
Marshall Planı’ndan sonra gelen en vahşi, en fütursuz kapitalist emperyalist
programdı.
Kemal Derviş’in bu projesinde ne mi oldu? Türkiye işçi sınıfının canına okuyan özelleştirmeler
arttı, sermayenin uygulama alanı faiz ve döviz kuru politikaları serbest
bırakıldı, işten çıkarmalar meşrulaştırıldı. Bir başka deyişle, faiz ve rant
gelirleri daha fazla arttırılırken, işçi sınıfı, emekçi halk ve de yoksullar
vahşi bir vergi yükü altında ezilmeye mahkum edilmişti. Anlatılmak istenen, faiz ve rant
gelirleri artırılırken işçi ve emekçi halk zam ve vergi yükü altında acımasızca
ezilmiş, sendikalı işçi sayısında çıplak gözle görünür bir düşüş yaşanmıştı.
0, kurtarıcı etiketi ile allanıp pullanan Mr.
Derviş ki, kasım 2000 ve şubat 2001’de yaşanan sistemin iki finans krizinin
ardından, her fırsatta göklere, beyaz barış güvercinleri uçuran Ecevit’in S.O.S çağrısı ile Dünya Bankası’ndaki onca işini ve de görevlerini görevini bırakıp, büyük bir 'lütuf'ta bulunarak ülkemize
gelmişti.
Sene 2023… Güneş balçıkla sıvanmıyor. Gelinen yer
ortada; en ılımlı ve çevreci muhalifinden aydınına, sanatçısına, gazetecisine hapiste,
katilden tecavüzcüye, uyuşturucu tüccarından mafya babasına dek, herkesin dışarda/
serbest olduğu, yüksek enflasyonla birlikte yoksulluğun, işsizliğin ayyuka
çıktığı 2023 yılı.
* * *
İkinci sıradan ölüm haberi de katil Gary’den. Bizim
gibi, geri bıraktırılmış yeni sömürge ülke devrimcilerini gıpta ettirip, 'Bizim
de dağlarımız vardır Guevara' dedirten Che’yi yakalamakla övünen Gary Prado... Kapitalizm cehenneminin kapılarını kapatıp, sınıfsız sömürüsüz bir yaşam biçiminin, yani sosyalizminin kapılarını aralayan özgür Küba’nın mimarlarından Arjantin’li enternasyonal
devrimci Che Guevara’yı yakalayan ve hakkında ölüm emrini veren cani.
CİA desteği ile Che’ye düzenlenen operasyonun tarihi 9 Ekim 1967’dir. Uzun adı ile General Gary Prado Salmon, yaralı durumda yakalanan Che’nin infaz emrini verir. Yargısız infaz kararını veren Gary Prado Salmon, kararı uygulayan Mario Teran'ı bekleyemedi... 8 Mayıs 2023 günü öldü.
Her nasıl olmuşsa olmuş çok manidardır; bir o kadar da ironiktir. Gary Prado, bir kaza kurşununun omuriliğini pek beğenip, “Ben burayı, Salmon'un mezara girmesinden sonra bile terk etmem” demesiyle, 1981'den bu güne, tekerlekli bir sandalyeye bağımlı olarak yaşıyordu. Akülü Salmon, geçtiğimiz yıllarda “Terörle ve teröristle nasıl centilmence ve de cesaretle savaştıklarını” övünerek anlattığı “Che’yi Nasıl Yakaladım?” başlığı ile bir kitap da yazmıştı.
Artık Salmon da diğer ülküdaşları gibi, Karl Marks’ın
yıllar öncesinden adını koyduğu malum çöplükte derin uykularda… Bizdeki, elleri kanlı “centilmen
savaşçı”lar, asker/savcı Baki Tuğ ve aynı sülaleden “Şirinyer As. Cezaevi Fatihi” savcı Hacı Mirza gibi, Pentagon köpeği Salmon’un da esamisinin okunmadığı, olsa olsa kimi
elleri kanlı işkenceci faşistlerce hasbelkader anılıp anımsandığı kesin…
Ölen öldürülen arkadaşlarımızın adları gibi çok iyi, analarımızın ak sütü misali doğru bilip doğruluğuna inandığımız bir gerçek daha var ki, kan emici barbarların adlarının günbegün unutulmasının tersine, ülkemizde yüzlerce Deniz'lerin, yerküremizin değişik coğrafyalarında yine yüzlerce Guevara'nın her geçen gün çoğalıyor ve büyüyor oluşudur.
* * *
Örneklerini hiç zorlanmadan sıralayabileceğiniz, birbirimize çoktan unutulmuş gitmiş ya da unutulmaya aday, onlarca ve yüzlerce 'sıradan
ölüm' anlatabiliriz. Tıpkı hiç tanımadığımız uzak topraklardan, asırlardır her
santimetre karesine acı ve ölüm ekilmiş bildik topraklardaki sıra dışı görkemli
yaşamlar gibi.
Resmi tarihin sayfalarında göremeyeceğimiz, o sıra
dışı yaşamlar ki, her zaman ve mekanda parmakla gösterilip gıpta edilmiş,
romanlara-filmlere kıskanılacak denli konu olmuştur.
Kıskanılan onurlu yaşamların alçak gönüllü
insanlarını araştırıp anımsamak, olasılıktır ki, kendimizce bazı küçük dersler
çıkarmak, ülkemizin her alanında ve her anlamdaki alev alev yangınlı ve şu çok sıcak
günlerinde, yüreklerimize biraz olsun soğuk su serpebilir.
Açık Mektup’tan, 05.08.2023, Akbelen-MUĞLA.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder