30 Nisan 2023 Pazar

SEKİZ SAAT İŞ, SEKİZ SAAT UYKU, SEKİZ SAAT KEYFİMİZE GÖRE...



SEKİZ SAAT İŞ, SEKİZ SAAT UYKU, SEKİZ SAAT KEYFİMİZE GÖRE...

Kavgalı haliniz, kavga nedeniniz, uğraşıp didinmeniz, boyun eğmemeniz itiraz etmeniz havada uçuşan bir partikül madde kadar küçük bir nedenle olabilir. Mevcut devlet mekanizması gibi, ilk bakışta baş edilemez gibi görünen devasa, ceberut ve de esaslı bir nedenle de...

Yer ve zaman, koşullar ve gerekçeler, ırk-dil-cins-inanç her ne olursa olsun, uluslararası düzeyde tek kutlama, tek anma ve insanlığın and içme günü 1 Mayıs'ın değişmeyen anlamı ve önemi kavga günü oluşudur. O, sınır tanımayan uluslararası 1 Mayıs ki, her fırsatta geçiştirilmeye, sınıfsal içeriği boşaltılmaya çalışılmıştır. İnsanlığın başına çöreklenip sülük olmuş egemen sınıflar ve iktidarlarınca ‘Bahar Bayramı’ ilan edilmiş, “çiçeklerden taç yapın, kırlarlara çıkın, yeşille ve börtü böcekle idare edin” denilmiştir.

1 Mayıs’ın evrensel karakteristik özelliği, yaşlı kürenin hemen her yerinde ve zamanında, fincancı katırlarının sırtındakilerini de, ona biat edip peşi sıra giden goygoycularını da ürkütmüştür.

* * *

Çekiç, insanı ve emeğini tutsak eden modern köleliğin zincirine indiğinde…Yediğimiz, içtiğimiz, kullandığımız her şeyi üreten çarkların şalteri kapandığında, 'ayak takımı', 'baldırı çıplak' dedikleri insanların nasıl da yaşamı yaratan, nasıl da yaşamımızı renklendirip biçimlendiren, anlamlı ve dahi önemli kılan bir güç olduğu görülür.

İstenilen şey aslında fazla bir şey değildir.

Bir şeye benzetemedikleri, ‘asla olmaz’, ‘mümkün değil’ dedikleri, ayaklar baş olacak, güneş bir kez de baldırı çıplakların yüzüne gülecektir. Beyfendilerin, hanımefendilerin, emin olunuz ki, sinek ısırığı kadar bir yerleri acımayacaktır. Tıpkı hava gibi/ su gibi, ekmek de eşit/ adil bölüşülüp tüketilecektir. Hepsi bu!  Olup bitecek olanın hemen hepsi budur.

* * *

Fazla bir şey değil istediğimiz.

Yarattımız değerlerinin karşılığını, sadece hakkımız olanı ve de aslında bizim olanı istiyoruz. Çekiç zincire vurduğunda ve o şalter indiğinde daha başka ne mi olacak?

Beslendikleri savaş ve kaos politikaları son bulacak, kan ve barut, vahşi sömürü düzeneği ve tüm bunların toplamı demek olan paranın saltanatı hak ettiği yere, sakallı adam Karl Marks’ın sözüyle “çıkrığın ve baltanın yanına”, yani tarihin çöplüğüne atılacaktır.

* * *

Fazla bir şey değil istediğimiz.

Üreten büyük insanlığın, sınıfsız/ komünal toplumdaki serbestliğini ve eşitliğini istiyoruz sadece. Başka bir dünya mümkün. Böyle bir dünya olur, olmuştur. Yaşanmaktadır da. ‘Ceketimin kibrit cebi kadar değil’ deyip akıllarınca alaya aldıkları, o küçük ada ülkesi Küba, yer kürenin yoksul insanlarına “asker” değil “doktor” göndermektedir.

Gecelerinde aç ve açıkta yatılmayan, gündüzlerinde işsiz olunmayan, insanların ırk, dil, din, inanç ayrımı yapılmaksızın en temel gereksinimlerden, sağlık-eğitim-barınma ve sosyal güvenlikten eşit biçimde yararlandığı başka bir dünya olur. Olmuştur, vardır ve var olacaktır.

Fazla bir şey değil. Sekiz saat iş, sekiz saat uyku, sekiz saat keyfimize göre. Öyle çok şey değil… Sağlıkta, eğitimde, barınmada ve sosyal güvenlikte eşitlik ve adalet... Fazla bir şey değil istediğimiz.

Unutmadan… AKP’li son 1 Mayıs’a giderken, sapla samanın, at izi ile it izinin birbirine karıştığı yaşadığımız, “baharların geleceği söylendiği” kapitalizmin piyasacı neo liberal sisteminin yeniden yapılandırılması günlerinde, rüyaya yatmamızı, işçi sınıfının üretimden gelen gücüne güvenmememizi, sadece oy atmamızı istiyorlar. Yani, sadece “kurtar bizi” deyin. Oturun oturduğunuz yerde, izleyin, alanlara inmeyin, şalter indirmeyin, nihai kurtuluşunuz için çekicinizi zincirlerinize vurmayın…

Başka bir zamanda, asla ağızlarına almadıkları Latin gerilla önderinin unutulmaması gereken saptaması ile “Cennetin kapıları açılmayacak ama cehennemin kapısı kapanacak.”  Ve elbette bizim demirci Arif Usta’nın deyişi ile “İmam kazanacak, müezzin kaybedecek…”  Hepsi bu…  

Zincirsiz, sınıfsız ve sınırsız bir dünya, işçi sınıfının son kurtuluş kavgası, sosyalizmle mümkün… “Tek Yol Devrim”i ve “Kurtuluşa Kadar Savaş”ı unutmadan, Gürateş'imizi, Arda'mızı, Sabahat’ımızı, Özzümrüt’ümüzü, Nailan’ımızı ve de Didar Abla’mızı, Şınnak Ana’mızı, Akile Ana’mızı unutturmadan…

Haydi yeryüzü işçi sınıfının 1 Mayıs şenliğine, düğününe. Haydi, bizleri tanıyan, eylem adımları ile geçtiğimiz sokaklara, bizim olan ve dahi hep bizim olacak olan alanlara…

Hasan Oğuz Bilgen, 1 Mayıs 1977, Kazancı Yokuşu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder