19 Ağustos 2025 Salı

YENİ SÖMÜRGECİLİK ya da NEOLİBERALİZMİN YAMYAMLIĞI.

 


YENİ SÖMÜRGECİLİK ya da NEOLİBERALİZMİN YAMYAMLIĞI.

2018 yılının 28 Ekim günü, Lion Havayolları’ndan bir Boeing 737 Max modeli uçak Cakarta’dan havalandıktan otuz dakika sonra radarda görünmez olur. Hava trafik kontrol yetkililerinin paniklediği dakikalarda, uçak altındaki okyanusla buluşmak üzere pike uçuşu pozisyonuna geçmişti bile.

İki pilot, altı kabin görevlisi, yüz seksen bir yolcu…Uzun uğraşılarla toplanabilen metal ve insan parçaları arasında, ilk kimlik saptaması günler sonra yapılabildi.

İlerleyen günlerde de Boeing şirketinin uçağın pilotlarını “burun üstü pike yapma tehlikesini önleyebilen var olan güvenlik sistemini bilmemekle ve öğrenmemekle” suçlamaya çalıştığı görülecekti. 

Bir sonraki yılın 11 Mart günü, bu kez Etiyopya Havayolları’ndan aynı model bir başka uçak, yüz elli yedi yolcusu ile Addis Ababa’yı gerisinde bırakır. Uçak yeterli yüksekliğe eriştiğinde, aynı uçuş açısı sensörü arızası nedeniyle burnu yeryüzüne döner. 1125 kilometre hızla, yer çekimi doğrultusunda inişe, bizdeki kaba deyişle çakılma pozisyonuna geçer.

Pilotlar yer kontrol kulesine “uçuş hatası” raporu verirlerken, bir yandan da uçağı manuel olarak düzeltmeye çabalarlar. Acıdır; 1125 km/ saat hızla tükenen dakikalar yerkürede otuz metre çapında açılan bir kraterde son bulur. Korkunç enkaza yerin dokuz metre derinliğinde ulaşılabilir.

 * * *

Yukarıda anlattığımız ve neredeyse planlanmış olabileceğini düşünebileceğimiz iki toplu cinayet olayı, yer-zaman-ad belirtilmesinden de anlaşılacağı üzere bir aksiyon ya da bir korku filminde geçmiyor. Gazeteci ve yazar Grace Blakeley son kitabında, günümüz kapitalizminin şirket/ finans/ devlet döngüsündeki ölümcül birliğini, bu tehlikeli ittifakın uygulamalarını ve bundan neden her toplum kesiminden insanın etkilenip zarar gördüğünü okuyucunun gözlerinin önüne seriyor.

Toplu ölümlü uçak faciaları üzerinden, uluslararası finans kapitalin küresel üretim ve çalışma alanlarındaki ilişki/ çelişkilerini sorgulayan G.Blakeley, neoliberalizmin serbest piyasa cangılının ipliğini pazara çıkarıyor. Sorgulamakla ve yargılamakla kalmıyor, gelinen son aşamada sömürünün ve köleliğin daha çok artacağını, faturanın da emekçiye ödetileceğini vurgulamakla birlikte, başka bir dünyanın mümkün ve var olduğu üzerine umutları da tazeliyor. Yazar, bugün demokrasinin sosyalizm ile eş anlamlı duruma geldiği inancı ile, işçi sınıfının mücadelesinde yani emek cephesinde yeni soluk boruları açıyor.

* * *

Kitaptaki, buzdağının görünen yüzü çarpıcı Boeing cinayetlerinden devamla:

Öncekiler de içinde olmak üzere, Boeing’in tüm modellerindeki kusurların nedenleri, belki kırk yıl boyunca iyice kronikleşmiş bir maliyet düşürme gelenek ve kültürünün sürdürülmesine dayanmaktadır.

Nasıl mı?

İflas edip kapatılmış eski bir havacılık şirketinde üst düzeyde görev yapmış bir kişi, Pentagon desteği ile Boeing’in başına getirilir. Günün deyişiyle bu “Ceo”, ulaştırma, daha doğrusu toplu ulaşım amaçlı bu şirketi, bir para basma makinesi gibi görerek, hisse senetlerini ve kar oranını yükseltmeyi, yolcuların güvenliği içinde olmak üzere her can alıcı sorunun önünde görür.

ABD destekli Ceo, insan aklının ve bilimin öncelediği malzeme kalitesini, ilk akla gelen makine, yazılım gibi mühendislikleri, teknik elemanları değersizleştirirken, şirket bürokratlarını överek, onların maliyeti düşürürken karları arttıran kararlar almalarını sağlar. Mühendisine yaptığını işçisine de yapar. Nitelikli, uzman ve sendika üyesi çalışanını taşeron sistemine kurban eder.

Üzücü sonuçlara gebe bunca değersizleştirmelere, yazarın “Bir neden de, rakibi Airbus’u yenme yönlü vahşi dürtüsüdür” sözü ile ekleme yapması konuyu daha anlaşılır kılıyor. 

İnsanı ve onun emeğini değersizleştiren Boeing firmasının öldürücü ihmalleri, bizdeki Çorlu/ Pamukova tren, Soma/ Ermenek maden, Aladağ/ Konya Kuran Kursu, Torunlar asansör ve son orman katliamlarını anımsattığı gibi, kapitalist barbarlığın uluslararası niteliğine de işaret ediyor.

* * *

Yazar, kurulu düzenin çok ince teknik ayrıntılarını, olayların püf noktalarını bilmediğimiz varsayımı ile “Kapitalizm sandığınız şey değildir” derken, gelinen aşama serbest piyasa sisteminin kendisini, yani doymayan şirketlerinin acımasızlığını, kıyımlarını bir sis perdesinin arkasına gizlemesini bildiğine de gönderme yapıyor.

Bizdeki ‘Kurt dumanlı havayı sever’ sözünü çağrıştıran, bu sis perdesinin ardındaki ayrıntılardan biri de Mahir’in bilinen broşüründe açıkladığı, özellikle bizim gibi geri bıraktırılmış ülkelerde uygulanan yeni sömürgecilik yöntemleriydi. Mahir Çayan’ın yeni sömürgecilik açılımı, 1945’lerden yani, 2. paylaşım savaşı sonrası “suni denge”, “gizli işgal” gibi saptamalara dayansa da 1980 sonrası neoliberalizm gerçekliği de aynı emperyalist bütünün ayrılmaz bir parçası.

* * *

Gelinen, ancak değişmeyen nokta:

Vahşi kapitalizm artı değer sömürüsünü ve tekel karını arttırabilmek, kendisinin ve üst yapıda desteklediği siyasal iktidarların ömrünü uzatabilmek için, insanı, doğayı, börtü böceği hiçe saymayı, yakmayı, yıkmayı, talan etmeyi sürdürüyor.

 

Açık Mektup Kolektifi. 20/ 08/ 2025. Çorlu-Soma-Aladağ   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder