YENİ SÖMÜRGECİLİK ya da
NEOLİBERALİZMİN YAMYAMLIĞI.
2018 yılının 28 Ekim günü, Lion Havayolları’ndan bir Boeing 737 Max modeli uçak Cakarta’dan havalandıktan otuz dakika sonra radarda görünmez olur. Hava trafik kontrol yetkililerinin paniklediği dakikalarda, uçak altındaki okyanusla buluşmak üzere pike uçuşu pozisyonuna geçmişti bile.
İki pilot, altı kabin görevlisi,
yüz seksen bir yolcu…Uzun uğraşılarla toplanabilen metal ve insan parçaları
arasında, ilk kimlik saptaması günler sonra yapılabildi.
İlerleyen günlerde de Boeing
şirketinin uçağın pilotlarını “burun üstü pike yapma tehlikesini önleyebilen
var olan güvenlik sistemini bilmemekle ve öğrenmemekle” suçlamaya çalıştığı
görülecekti.
Bir sonraki yılın 11 Mart günü, bu
kez Etiyopya Havayolları’ndan aynı model bir başka uçak, yüz elli yedi yolcusu
ile Addis Ababa’yı gerisinde bırakır. Uçak yeterli yüksekliğe eriştiğinde, aynı
uçuş açısı sensörü arızası nedeniyle burnu yeryüzüne döner. 1125 kilometre
hızla, yer çekimi doğrultusunda inişe, bizdeki kaba deyişle çakılma pozisyonuna
geçer.
Pilotlar yer kontrol kulesine “uçuş
hatası” raporu verirlerken, bir yandan da uçağı manuel olarak düzeltmeye
çabalarlar. Acıdır; 1125 km/ saat hızla tükenen dakikalar yerkürede otuz metre
çapında açılan bir kraterde son bulur. Korkunç enkaza yerin dokuz metre
derinliğinde ulaşılabilir.
* * *
Yukarıda anlattığımız ve neredeyse
planlanmış olabileceğini düşünebileceğimiz iki toplu cinayet olayı, yer-zaman-ad
belirtilmesinden de anlaşılacağı üzere bir aksiyon ya da bir korku filminde
geçmiyor. Gazeteci ve yazar Grace Blakeley son kitabında, günümüz kapitalizminin
şirket/ finans/ devlet döngüsündeki ölümcül birliğini, bu tehlikeli ittifakın
uygulamalarını ve bundan neden her toplum kesiminden insanın etkilenip zarar
gördüğünü okuyucunun gözlerinin önüne seriyor.
Toplu ölümlü uçak faciaları
üzerinden, uluslararası finans kapitalin küresel üretim ve çalışma
alanlarındaki ilişki/ çelişkilerini sorgulayan G.Blakeley, neoliberalizmin
serbest piyasa cangılının ipliğini pazara çıkarıyor. Sorgulamakla ve yargılamakla kalmıyor, gelinen son aşamada sömürünün ve köleliğin daha çok
artacağını, faturanın da emekçiye ödetileceğini vurgulamakla birlikte, başka
bir dünyanın mümkün ve var olduğu üzerine umutları da tazeliyor. Yazar, bugün
demokrasinin sosyalizm ile eş anlamlı duruma geldiği inancı ile, işçi sınıfının mücadelesinde yani emek cephesinde yeni soluk boruları açıyor.
* * *
Kitaptaki, buzdağının görünen yüzü çarpıcı
Boeing cinayetlerinden devamla:
Öncekiler de içinde olmak üzere,
Boeing’in tüm modellerindeki kusurların nedenleri, belki kırk yıl boyunca iyice
kronikleşmiş bir maliyet düşürme gelenek ve kültürünün sürdürülmesine
dayanmaktadır.
Nasıl mı?
İflas edip kapatılmış eski bir
havacılık şirketinde üst düzeyde görev yapmış bir kişi, Pentagon desteği ile
Boeing’in başına getirilir. Günün deyişiyle bu “Ceo”, ulaştırma, daha doğrusu
toplu ulaşım amaçlı bu şirketi, bir para basma makinesi gibi görerek, hisse
senetlerini ve kar oranını yükseltmeyi, yolcuların güvenliği içinde olmak üzere
her can alıcı sorunun önünde görür.
ABD destekli Ceo, insan aklının ve
bilimin öncelediği malzeme kalitesini, ilk akla gelen makine, yazılım gibi
mühendislikleri, teknik elemanları değersizleştirirken, şirket bürokratlarını
överek, onların maliyeti düşürürken karları arttıran kararlar almalarını sağlar.
Mühendisine yaptığını işçisine de yapar. Nitelikli, uzman ve sendika üyesi
çalışanını taşeron sistemine kurban eder.
Üzücü sonuçlara gebe bunca
değersizleştirmelere, yazarın “Bir neden de, rakibi Airbus’u yenme yönlü vahşi
dürtüsüdür” sözü ile ekleme yapması konuyu daha anlaşılır kılıyor.
İnsanı ve onun emeğini
değersizleştiren Boeing firmasının öldürücü ihmalleri, bizdeki Çorlu/ Pamukova
tren, Soma/ Ermenek maden, Aladağ/ Konya Kuran Kursu, Torunlar asansör ve son
orman katliamlarını anımsattığı gibi, kapitalist barbarlığın uluslararası niteliğine
de işaret ediyor.
* * *
Yazar, kurulu düzenin çok ince teknik
ayrıntılarını, olayların püf noktalarını bilmediğimiz varsayımı ile “Kapitalizm
sandığınız şey değildir” derken, gelinen aşama serbest piyasa sisteminin
kendisini, yani doymayan şirketlerinin acımasızlığını, kıyımlarını bir sis
perdesinin arkasına gizlemesini bildiğine de gönderme yapıyor.
Bizdeki ‘Kurt dumanlı havayı sever’
sözünü çağrıştıran, bu sis perdesinin ardındaki ayrıntılardan biri de Mahir’in
bilinen broşüründe açıkladığı, özellikle bizim gibi geri bıraktırılmış
ülkelerde uygulanan yeni sömürgecilik yöntemleriydi. Mahir Çayan’ın yeni
sömürgecilik açılımı, 1945’lerden yani, 2. paylaşım savaşı sonrası “suni
denge”, “gizli işgal” gibi saptamalara dayansa da 1980 sonrası neoliberalizm
gerçekliği de aynı emperyalist bütünün ayrılmaz bir parçası.
* * *
Gelinen, ancak değişmeyen nokta:
Vahşi kapitalizm artı değer
sömürüsünü ve tekel karını arttırabilmek, kendisinin ve üst yapıda desteklediği
siyasal iktidarların ömrünü uzatabilmek için, insanı, doğayı, börtü böceği hiçe
saymayı, yakmayı, yıkmayı, talan etmeyi sürdürüyor.
Açık Mektup Kolektifi. 20/ 08/ 2025.
Çorlu-Soma-Aladağ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder