14 Ekim 2025 Salı

AÇIK MEKTUP ARŞİVİNDEN. GİDEN ARKADAŞLARIMIZIN ANISINA ( 1 )

 


“NE GEÇMİŞ TÜKENDİ NE YARINLAR.”

Bitmez tükenmez bir geçmişi olanların geleceği kararır mı?

Eski bir tarihti. Şarkısı da söylendi, çok sevildi bir zaman. Eskiler marifet der. Ustalık şairde değil, ona söyletende, naçizane bizcileyin sert adamlardaydı. Çok değil. Şunun şurasında elli yıl önce filandı. Ayrıca abartılacak, öyle övgüler düzülecek bir şey de değildi yapıp ettiklerimiz. Eylem adımlarıyla geçilen caddeler, yürünen yollar, aşılan engeller. Dahası celladın tezgahında suspus olmalar. Sır vermeyip ser vermeler. Tüm hatası sevabı, deneyimsizliği, içtenliği ve saflığı ile her bir devrimcinin yapması gerekenlerdi.

O cansiperane kavganın koşuşturmasında, hasbelkader bir sokak başında kıvrılıp kalmayanlarımızın payına düşen zorlu mahpusluklar. Akıl almaz işkence. Onca eziyet. Bunların da elbet güzellemeler yapılacak, övülecek bir yanı yoktu, o sıkışık koğuşlarında yatılan uzun zamanların. Acılı ayrıntıları, satır araları da vardı doğal olarak. Halen yaşayan belleklerdedir. Bir dosttan bir dosta, aynı tecritten bir diğer tecrit hücresine yazılan, kimi dizeleri keyfi sansür uygulamaları ile ünlenmiş hazımsız istihbarat subayınca karalanan mektuplar. Üzeri okunmamacasına çizilen, çokça da Bertolt Brecht dizeleriydi.  

Şimdilerde miting meydanlardaki öfkeli insanların sloganlarından sıkça işittiğimiz, anımsadığımız, o gıcık yüzbaşının hışmına uğramış olanlarımızı acı acı gülümseten dizeler.

*  *  *

Devrim sohbetleri, sınıf tahlilleri, yer ve zaman, baş çelişki/ temel çelişki tartışmaları da yaptık geceler boyu altlı üstlü ranzalarda…Yazmasak olmaz. Saklanıp gizlenecek gibi değil. Ellerimizi erken bırakan gül yüzlü arkadaşlarımıza selam olsun. Sözümüz yaşayanlarımızadır. Anımsıyor musunuz a dostlar? Oralarda bir yerlerde misiniz? 

‘Turpun büyüğü heybede’ ateşlemesinden (Hukuk dilinde azmettirmesinden), sonun başlangıcı olan 19 Mart tarihinden bu yana, alanlarda ortalığı inleten “Kurtuluş Yok Tek Başına” cesur sloganları bir zamanların yer ve zaman tartışmalarımızın, ayrıca “Öncelikle Saray Rejiminden Kurtulmak” doğru görüşü, baş çelişki/ temel çelişki tartışmalarımızın kanıtı ve doğrulanması mı ola?!  

Değilse nedir? 

*  *  *   

Yalan değil, abartı değil, “kasaba efsanesi” hiç değil. Salt göğü gördüğümüz o beton avluda, nasıl olmuş da çekilmiş siyah beyaz fotoğraf arkalıklarında birbirimize atfen yazdıklarımız. Kısa, öz, yalın. İçtenliğimizin ateşi ile sarıp sarmalar, kucaklarcasına.

O beton avlu ki, zamanın dehlizinin bir havalandırma saatinde, Şirinyer’in Yeşil Dere’sinden gelen uzunca ve acıklı bir eşek anırtısı ile tüm tutukluların voltalarını, sohbetlerini kesip o muhteşem solonun bitimine dek soluklarını tuttukları o avlu…  

Hani, 80”li yılların Yarın Dergisi’nde çıkan var olanın özeti o şiir gibi. Mazgaldan uzatılan tayını katıksız bölüştüğümüz tıpkı o şiirin yazıldığı dün gibi, çok bilmiş o istihbaratçının insafına bırakılmış, mazgal başında bekleşilen mektup günü gibi.  

Hal böyle olunca, neden o zaman son sözümüz de Bedrettince olmasın: 

Süren de biz, eken de bölüşen de bizsek. Kurtulmak da yok o zaman bir başına.

1400'lü yılların Aydın’ın Ortakları’nda da yoktu, bugün de yok. Ne İzmir’de ne Diyarbakır’da. Üstüne üstlük, her santimetresine acı, kan ve gözyaşı ekili sevgili yurdumuzun bir bölüm halkına güvercin uçurulup zeytin dalı uzatılırken, bir diğerine kızılcık sopası reva görülen, -yetmedi- kan kusanlarımızdan “şikayet etmemesi, kızılcık şerbeti içtiğini” söylemesi istenen bu ceberrut, bu tek adam sultasının cambaza bak günlerinde.

Ne var ki;  

Artık üzeri cezaevi yönetimince okunmamacasına, okutmama düşmanlığı ile çizilip karalanan dizeler, bir mahpusun bir dostla yürekten paylaştığı  moral veren sözler olmaktan çıkmıştır.

YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ.  Diyarbakır’ın da İstanbul’un da ortak istemi, ortak sloganıdır. O kadim surlara, horlanmaktan, itilip kakılmadan, katledilmekten kurtulamamış bir kadim halka hakaret, yetmedi küfredilircesine “mhp bayrağı ve bahçeli posteri” asılsa dahi… Bu gerçek hep öyleydi. Her birimizin boynunda asılı duran bir ezeli vebal gibi, sınırların ve sömürünün olmadığı nihai kurtuluşa ve dahi kuruluşa dek öyle kalacak. Her daim de öyle olacak. 

Açık Mektup Kolektifi. 12.10.1983. Şirinyer As.C.evi. K.16



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder