126
YILDIR YAKAN GERÇEK
Yeni
bir 1 Mayıs’a emperyalizmin yeni sömürgecilik sisteminin biriciği,
vazgeçilmezi ve kıymetlisi yerli finans
kapitalin, tekel karı ve artı değer sömürüsüyle palazlanırken, dümen suyunda
özelleştirme / ihale vurgunlarıyla semizlenen işbirlikçi para babalarını da
beraberinde, kendi pislik çukuruna sürüklediği günlerde giriyoruz.
Emperyalist
boyunduruğun yaptırımları ve dayatmaları ile geri bıraktırılmış, yeni sömürge
tipi bir ülkenin yaşadığı vicdanın ve aklın yitirildiği bu günler, iflah olmaz
dehşette kör, sağır ve dilsiz günlerdir. Haliyle beş duyu ile birlikte algı /
algılama yeteneği yitirilmiş olup, us, duygu ve vicdan boyutunda ar damarları
çatlamıştır. Durum böyle olunca da, şimdilerde arsızlığın, politik edepsizliğin
had safhaya ulaştığı, hasbelkader seçilmiş sermaye elitlerinin sözcüğün gerçek
anlamı ile yüzsüzleştiği, gemi azıya aldığı günler yaşanmaktadır.
Kuşku
ve tartışmaya yer bırakmayacak denli açıktır ki, egemen sınıfların hükmettiği
tarihe bakıldığında, böylesi sözün ve aklın geçmediği günlerde hep yoksullara,
fabrikada tezgah başında, işlikte, tarlada, mutfakta, fırında çalışan, dünyanın
işini, derdini omuzlarında taşıyan emekçilere, akıl almaz zulümlerin, acıların
yaşatıldığına tanık olunacaktır.
Bu
iddialı söylem, halkın kendi sistemlerine uymaktan başka seçeneği olmadığını
savunanların sinirlerini gerse de, yer altı / yerüstü nimetlerinin egemen
sınıflara altın taslarda sunulduğu, külfetlerinin ve günahlarınınsa dünyanın
çarkını çeviren emekçilere yıkıldığı yakıcı gerçeği ile örtüşmekte.
1
Mayıs 1886’da, insanca çalışmanın, iş güvenliğinin, sendika hakkının çok
uzağında, Amerika’da, abartısız gün doğumundan gün batımına dek çalıştırılan
işçiler, “ Sekiz saat çalışma, sekiz saat dinlenme, sekiz saat canımız ne
isterse. ” sloganı ile yola çıkıp, yine aynı insani istemle greve
giderler. İlerleyen yıllarda, oradan ta
günümüze dek bir kapitalizm klasiği haline gelecek olan “ kan-barut-dipçik ” maharetini her daim
elinin altında tutan Yankee devletinin, yine aynı yöntemle grevcilere saldırması
sonucunda yüzlerce yaralı işçi alanları doldururken dört grevci işçi de
öldürülür.
-
2 -
Vahşi
saldırı ve sonucundaki katliam 4 Mayıs 1886’da, büyük bir mitingle protesto
edilir.
Gösteri
olaysız dağılırken, nereden geldiği ve kimin yaptığı belli olmayan bir
bombalama sonucunda yedi polis memuru yaşamını yitirir. Ardından polis devleti,
yoğun bir tutuklama kampanyasıyla yeni bir saldırıya girişir. Tutuklanan
işçilerden Albert R.Parsons, August Spies, Samuel J. Fielden, Michael Schwab,
Adolph Fischer, George Engel ve Louis Ling -hiçbir kanıt ve tanık olmaksızın-
tamamen düzmece gerekçelerle, doğrusu “ Yediye yedi ” öç alma duygusu ile idam
edilir.
1889’da
2.Enternasyonal 1 Mayıs gününü, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma
günü olarak kabul eder.
İşçi
sınıfı da, kapitalizmin sömürüsüne, adaletsiz paylaşımına, örgütsüzlüğü
dayatmasına karşılık, sekiz saatlik çalışma ve sendika hakkının kavgasını,
sınıfsız-sömürüsüz bir dünya istemi ile birlikte farklı zaman ve coğrafyalarda
vererek günümüze dek gelir.
Kapitalizm
doğası gereği, kar sisteminin sürdürülmesi ve korunması için, işgücünden başka
satacak bir şeyi bulunmayan işçilerin, güvencesiz-örgütsüz ortamlarda gün
doğumundan gün batımına esprisine uygun olarak çalıştırılmaları gerekmektedir.
Bu güne dek olagelen de budur; posalar çıkıncaya iliklere dek sömürülmeler, iş
cinayetlerine kurban gitmeler…
Yani,
kapitalist sistemin özünde ve işleyiş biçiminde, 126 yıldır onca değişim ve
gelişime karşın fotoğraf aynı fotoğraf…
Hiç
kuşku yok ki, Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Günkar Tekstil’de, çalışma
süresinin 12- 13 saati aşması, kapitalizmin esnek, güvencesiz, vahşi çalışma
uygulamasını gözümüze sokan yüzlerce örnekten sadece biridir. ( Evrensel
Gazetesi, 26 Nisan 2012 )
-
3 -
İstanbul
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2012 yılında yazılı
ve görsel basına yansıyan işçi cinayetlerinin sayısı, ocak ayında 62, şubat
ayında 42, mart ayında 59, nisan ayının bitiminde ise, iş ve işçi cinayeti
sayısı 80’in üzerindedir.
Bu
kurumsal ihmal ve hoyratlıkların gerçek sayısının, basına haber konusu olan “ölüm”lerin
üzerinde olduğu tahmini bile, işgücü ve alınteri düşmanlığının, emekçi
halkların geleceğine, yaşamına, onuruna yönelik hainliğin yeterince açık bir
belirtisi ve göstergesidir.
Bu belirti ve göstergelerin üzerimize gelmekte olan buzdağının su
yüzeyinde olan, görünen bölümü olarak kabul edersek, işçi sınıfını, emek ve
demokrasi güçlerini altına alarak ezecek olan suyun altında kalan bölümü ise
Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında yaşama geçirilmek istenen sinsi ve vahşi
plandır...
Ve elbette, hain planın içinde saklı “ Torba Yasa” ile… Bu güne dek
kazanılmış hakları ve özgürlükleri, dahası geleceği, çocuklarımızın, gelecek
nesillerin dünyalarını ve umutlarını gasp etmeye kilitlenmiş sinsi plan, şu ana
başlıklar altında özetlenebilir:
- Kıdem Tazminatlarının orta vadede, kazanılmış hak olarak uygulanmasının kaldırılması planı...
- Asgari ücretin daha da düşürülmesinin önünü açacak “ Bölgesel asgari ücret ” uygulaması düşüncesi…
- Taşeronlaştırmanın, taşeron sisteminin daha kolay uygulanabilir olmasını sağlayacak yeni hak kayıplarının devreye sokulması.
- Kişinin iş seçme iradesini “Özel İstihdam Büroları”na devredilmesini yasal zeminini hazırlayacak kölelik uygulamalarına geçilmesi.
- Esnek ve kuralsız çalıştırmanın, güvencesiz bir iş ortamının koşullarının yaratılması
- 4 -
Yeni bir 1 Mayıs’ın öngününde Türkiye İşçi sınıfına
ve emekçi halklarına doğru sinsice, bir panter sessizliğinde, ama örgütlüce
yaklaşan tehlikenin çalışma yaşamı ayağında yatan bunlardır. Yaklaşan tehlike açıksa, hedeflerimiz ve
taleplerimiz de açıktır:
1. Sınıfsal,
ulusal, cinsel sömürü esaslı kölece çalışmaya,
2. Sendikasızlaştırmaya,
taşeronlaştırmaya, her türden hak kayıplarına, düşük ücretlere ve saldırı-zulüm
yasalarına,
3. Açlığa,
sefalete, işsizliğe eğitimde ve sağlıkta müşteri gibi karşılanmaya,
4. Doğal
bitki örtüsünün, börtü böceğin, havanın, toprağın, suyun kapitalist haydutlarca
yok edilmesine, ez cümle ekolojik katliam tasarı ve girişimlerine,
5. Ülkenin
kan kaybetmesinin ve kötü karne getirmesinin başlıca nedeni Kürt Sorununun
demokratik ve barışçıl çözüm yöntemlerinin önünü tıkayan askeri ve de siyasal
operasyonlara,
6. Özcesi,
kapitalizmin her türlü, her türden haydutluğuna, haramiliğine ve terörizmine
karşı,
HAYDİ 1 MAYIS’ A …
EMEĞİN, DAYANIŞMANIN,
MÜCADELENİN
VE
ÖZGÜRLÜĞÜN BAYRAMINA …
Hasan Oğuz Bilgen, 30 Nisan 2012
Güncelleme 23 Nisan 2014, Bornova
Haber Tarihi 30/04/2012,
Haber
Editörü: Özgür
Medya,
Haber
Kaynağı: Özel,
Sitede yer alan yazılar
yazarlarını bağlar.
Site yönetimi yasal sorumlu değildir.
Telif Hakları
Yasası'nca korunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder